Yürümeye başladığımız andan itibaren bir ömür boyunca omurgamız bizi iki ayak üzerinde tutar. İnsanı diğer birçok canlıdan farklı kılan bu özellik yaş ilerledikçe beraberinde bazı sorunları da getirir. Bedenin ağırlığı, yerçekiminin etkisi ve günlük yaşamdaki kullanmaya bağlı olarak omurgamızda bir takım değişiklikler olması kaçınılmazdır. Genel başlık olarak “dejeneratif omurga hastalıkları” olarak tanımladığımız bu rahatsızlıklardan en sık karşılaştığımız ise “omurilik kanalı darlığı” dır.
Omurgamızı oluşturan; kemik yapı, eklemler, omur aralarındaki disk yastıkları, bağlar ve kaslar yıllar içinde aşınma ve yıpranma sonucunda bazı değişiklikler gösterirler. Kemikler sivrileşme ve şekil bozukluğu gelişir, bağlar sertleşir ve kalınlaşır, disk dokuları yerlerinden çıkarak fıtıklaşır, omurların birbiri üzerindeki hizaları bozularak kaymalar olur. Omurganın bütününde görülen bu bozulma ve yıpranma bulguları iki türlü sorun ortaya çıkarırlar. Bunlardan biri omurganın taşıyıcı yapısının bozulmasıdır. Hastalar ayakta kalmakta ve hatta oturmakta bile zorlanırlar. Uzun süreli ve kolay geçmeyen bel-sırt ağrıları olur. Çok sık bel tutulmaları olur. Yatarken sağa-sola dönmekte zorlanır kendi başlarına kalkamazlar. Bir diğer sorun ise omurga içinde bulunan omurilik ve ondan ayrılan sinir köklerinin basıya maruz kalmasıdır. Sıkışan omurilik nedeniyle; bacaklarda ağrı, uyuşma, kuvvet kayıpları ve yürüme güçlüğü gelişir. Hastalar durmaksızın uzun mesafeler yürüyemezler. Bir süre sonra günlük işlerini yapmak için bile yürümekte zorlanırlar. Oluşan felçler nedeniyle ileri aşamalarda yardıma muhtaç hale gelebilirler.
Geçmiş yıllarda omurilik kanalı darlığı olan ancak tanı konulamayan birçok hasta yaşlandığı için yürüyemiyor ve dik duramıyor olarak değerlendirilir ve çok erken yaşlarda bakım gerektirecek duruma gelirlerdi. Ancak günümüzde bu hastalığı daha iyi tanıyoruz ve çabuk tanı koyabiliyoruz. Uzun süreli bel, kalça ve bacak ağrıları, uyuşmalar, kasılma ve kramplar, özelliklede yürüme güçlüğü olması omurilik kanal darlığından şüphelenilmesi için yeterli oluyor. Peki bu hastalıktan kurtulmak olanaklı mı?
Bulgu veren omurilik kanal darlığının tedavisi doğrudan cerrahi gerektirir. Sorun mekanik yapının bozulması ve daha hassas olan omuriliği etkilemesidir. Bu durumda cerrahi dışı diğer tedavi yöntemleri kalıcı iyilik hali sağlayamazlar. Hafif düzeyde yakınmaları olan ve sinir sıkışmaları sonucu omurilik hasarı olmayan hastalarda fizik tedavi ve ağrı tedavileri fayda verebilir veya cerrahi zamanını geciktirebilir. Bulguların şiddetine göre cerrahi zamanlamaya karar verilir. Ameliyatta dar olan kanal bölümleri açılır ve sinir yuvaları genişletilir. Varsa kayan omurgalar olabildiğince düzeltilir. Omurgayı güçlendirmek ve ayakta dik kalmayı sağlamak için titanyum vida ve çubuk sistemleri kullanılır. Gerekirse omurga aralarına yapay veya kişinin kendi kemiğinden dolgular yapılır.
Cerrahide ana amaç; sinir hasarlarını önleyerek hastanın günlük yaşamını bağımsız sürdürmesini sağlamak, omurgaya bağlı ağrıları en aza indirmek ve duruş bozukluğunu gidererek ayakta dik kalabilmeyi sağlamaktır.
En mükemmel cerrahi bile uygulansa ne yazık ki hiçbir zaman genç yaşlardaki omurgamıza sahip olmamız mümkün değildir. Bu nedenle erken yaşlardan itibaren omurga sağlığını korumalı, düzenli spor ve egzersiz ile kilo kontrolüne önem vererek ona hak ettiği değeri vermeliyiz.
Beliniz bükülmesin… Sağlıkla kalın!